13 Nisan 2017 Perşembe

Brugge ve Deniz! |Erasmus|

 Çok güzel bir günden merhaba!
Brugge’a gelmeden önce haritadan baktığımda Brugge çok şanslıydı çünkü denize kıyısı vardı. Aslında okyanusa. Buradaki arkadaşlarımızla da hep gidelim die konuşuyorduk ama Oostende diye ayrı bir şehirde kıyı vardı. Ayrı şehir ama 15 dkda ordasınız trenle. Sonrasında İspanyol arkadaşlarımızdan birisi De Haan’ı duymuş ve Brugge’un bir kasabası gibi otobüsle 35-40 dk sürüyor ve çoğu kişi de bilmiyor. 31 numaralı otobüse bindik Brugge merkez istasyondan , zaten De Haan son durak olduğu için nerede inmemiz gerektiğini sormadık. Brugge’da otobüs biletleri eğer tek biniş alıyorsanız şoförden alabilirsiniz 3 Euro’ya. Ama bir de 10 binişlik bir seçeneğiniz var o da 14 Euro. Yani sürekli kullanımlarda çok daha mantıklı. Yarı fiyatına hemen hemen.

 4 kişi gittik 3 İspanyol ve ben. Ve De Haan’ı görünce çok çok şaşırdım çünkü resmen bir film seti gibi harika bir şehir. Küçük küçük sokaklar , kutu gibi evler , yemyeşil bahçeler , taştan binalar vs. her şey film seti gibi çok çok sevdim. Ama nedenini bilmiyorum marketleri Brugge merkezden biraz daha pahalı. Brugge’dan pahalı bir yer bulmuş olduk imkansız diye düşünürken.

  Hava 14 dereceydi güneş de vardı ama sahil çok uzun olduğu için ve okyanus kenarı olduğu için soğuk hissettik baya. Üstlerimizde kalın montlarla sahile gittik resmen. Ama rüzgar etkiliyor ister istemez.


  Sahilin hemen yukarısında bir arazi var ki uzun sarı otların olduğu çok güzel fotoğraf çekilmelik bir mekan. Açık hava tabi mekan. Ve beklediğimizden kalabalık olduğu için herhangi birine fotoğrafımızı çektirebildik.

  2 gün sonra yani dün 14 ya da 15 kişiydik tam hatırlamıyorum ama Oostende’e gittik. Hava 21 dereceydi ve inanılmaz sıcaktı. Uzun pantolon giydiğim her saniye pişman oldum çünkü herkes bikinisiyle mayosuyla suya girip güneşlenmeye gelmişti. Kalabalık gruplarla böyle yerlere gitmek çok iyi fikir . Çünkü sahilde kumların üstünde otursanız bile konuşmasanız da eğleniyorsunuz bir şekilde. Kalabalık olunca sıkılması çok zor. Hele de böyle güzel bir yerde. İskambil kartlarım vardı Türkiye’den getirdiğim. İspanyollar da çok oyun biliyorlar . Birkaç oyun oynadık ve hepimiz katıldık. Yani 15 kişilik kart oyunları. Harika fikir!

  Bu arada De Haan ile ilgili eklemek istediğim birkaç şey daha var. De Haan gerçekten muazzam güzellikte bir kasaba. Ailecek bir küçük tatil için çok iyi fikir. Yaz tatilleri için değil tabi ki ama bir Avrupa turuna falan çıkan kişiler için 1 gün kalıp gecesini gündüzünü şöyle güzel bir Mayıs akşamında gezmek çok iyi gelir. Okyanusta yüzememe gibi bir şey var ki mesela ben de korkuyorum ama buraya gelince suya girmeden gitmek biraz saçma olur. Mayıs sonu Haziran başı için harika bir fikir. Bazı fotoğraflar koyarak gözünüzü gönlünüzü açmak isterim.


Oostende için ise çok fazla fotoğrafım yok maalesef neden bilmem sanırım eğlenceye kaptırıp fotoğraf çekmeyi unuttum. Elimde olanlardan en iyilerini yükliyim dedim.

   





8 Nisan 2017 Cumartesi

Gecikmeli Hamburg ve Prag -2 |Erasmus|

Hamburg'dan sonraki durağımız Prag!
vee sonrasında güzeller güzeli Prag’a geçtik . Anlat anlat bitmeyecek harika bir şehir Prag. Ucuz , güvenilir , küçük ama gez gez bitmeyecek bir şehir. 

Astronomik Saat’e ve merkeze sadece 1 dk’lık mesafede kalınca bir de tadından yenmedi. Hostelimizde mutfak yoktu maalesef ama yine Prag çok ucuz olduğu için market alışverişi yaptık ve akşam yemeklerini kahvaltıları hallettik. Prag’da para birimi değişiyor. 1 Euor 27 Çek Korunası . Yani bu demek ki baya ucuz. Bir ayakkabıyı 3-4 Euro’ya alabileceğiniz bir magneti 30 Cent’e bulabileceğiniz kadar ucuz bir şehir. Charles Bridge , Astronomik Saat , Prague Castle , Meşhur Meydan ve bir sürü yere de yürüyerek çok rahat gidebileceğiniz bir yer.  Şöyle ki toplu taşıma hakkında metro hariç bir bilgim yok çünkü Dancing House ve Lennon Wall ve Aziz Vitus Katedrali dahil her yere yürüyerek gidebilirsiniz.


  Bu arada Prag’da herhangi bir bina Yahudilerin sığınağı olabilme ihtimali taşıyor. Şöyle ki Yahudi soykırımının büyük bir parçasını yaşamış olan Prag’da adının Kırmızı Sokak ya da Kanlı Sokak olan olan sokaklara rastlamanız çok olası.

Prag Castle


 Sanat galerilerini ,opera binalarını , komünist müzelerini , Sinagogları ya da her saat başında Astronomik Saat’in iki penceresinden bakan rahibeleri ziyaret etmeden dönmeyin.

  Prag’da beni etkileyen bir başka şey ise şehrin her yanının ayrı bir sanat olması. Bir yanı kübist bir yanı Rönesans olan bir eve rastlamanız olası. Ya da modern bir binann arka tarafında gotik bir kilise görebilirsiniz. Ama bu binalar yan yanayken asla karışıklık yaratmıyor. Tam tersine güzellik katıyorlar.

FAIL!

  Prag’da sadece gezilecek yerler diye bir yazı yazsam şöyle bir 5-6 sayfa sürer. O kadar çok o kadar güzel . Her binası ayrı bir işlemeli her sokak ayrı bir zaman gibi. Birkaç bina var gördüğümüz onlar da savaştan kalmış ve yenilememişler resmen bombaların izi var binaların üstünde.

  Prag’da bir sürü ücretsiz şehir turu var. Şöyle ki üniversiteden yeni mezun olmuş ya da hala üniversitede okuyan tarih ,turizm gibi bölümlerde okuyan öğrenciler ücretsiz olarak sizi gezdiriyor. Bitiminde ise sadece isteğe bağlı olarak para verebiliyorsunuz o kadar. Görmeniz gereken her yeri gösteriyor. Tabi her yer 1 günde bitmiyor. Günlere ayırıyorlar sizi eğer grup olarak büyükseniz. 

Mesela biz 4 kişi katıldık gruba ama başka insanlarda vardı ayrı olarak. Böyle olunca birinci gün şehir merkezi ikinci gün köprüler kaleler vs. diğer gün müzeler diye ayırmışlar programı. Biz bu geziyi 2. Gün gördüğümüz için sadece şehir merkezini gezdik yani bizim 2. Günümüz onların 1.günü gibi oldu. Aslında şanslıydık çünkü köprüleri ve kaleleri vs hep beraber gruptaki diğer arkadaşlarımızla gezecektik zaten. Böyle olunca da her şey çok iyi denk geldi. Bu turlara ise merkezde istasyonun yanına yeşil ya da fosforlu sarı giyen adamlara giderek katılabilirsiniz. Size çok yardımcı oluyorlar. Aynı zamanda şehri yürüyerek geziyorsunuz ve bu en güzel kısımlarından biriydi. Yaklaşık 3 saat sürdü bizim turumuz.

  Prag’da ne yenir ne içilir derseniz eğer Prag’ın kendine özgü yemeği yok gibi bir şey . Birkaç çorba ve ekmek dışında . Bir de meşhur bir tatlıları var böyle milföy hamuru gibi ama daha farklısı. Bu tatlının da orijinali Macaristan’dan geliyormuş ama içine birkaç malzeme daha koyunca Prag tatlısı olmuş. Deneyin tabi .

  Prag’da çok fazla gidilecek mekan yok aslında.  5 katlı Karlovy Lazne’si var. Buraya dans etmeye gidebilirsiniz. Her katında ayrı tarzda müzik çalınan çok farklı bir mekan. Birinci katta 80s – 90s çalıyor diğer katta rap diğer katta hit vs. Bu şekilde ve içecekler çok ucuz.
  Dışarıdan alacağınız bir su  10 Çek Koruna’sı . Bu demek ki 2 litrelik bir suyu 50 Cent’e alabilirsiniz. Meyve sebze yine ucuz çünkü para birimleri ucuz olduğu için yüksek fiyatlandırma yapmamışlar.

 Hediyelik olarak da özel olarak bir bilgim olmasa da her yerde gördüğüm kristaller değişik taşlar güzel fikir olabilir. Anahtarlık ve magnet dışında tabii.
  Ben Prag’a bayıldım giden herkes gibi. Tamamen öğrenci şehri . Türkiye’den bile ucuz yeri geliyor. Ve not olarak :
-Prag’da okumak tamamen ücretsiz. Yani liseden master derecesine kadar her kademede ücretsiz olarak okuyabilirsiniz. Tek şart çok akıcı Çekçe konuşmak. Ve evet tahmin edeceğiniz üzere biz de Prag dönüşü Çekçe öğrenmeye karar verdik ama öyle kaldı.Çok zor çook.
Bir sonraki Belçika içi yazacağım. Biraz da burayı keşfedelim değil mi?

Görüşmek üzere…

Gecikmeli Hamburg ve Prag gezilerim! |Erasmus|

Herkese merhaba!
  Baya rötarlı bir Hamburg- Prag yazısı yazıyorum umarım çoğu şeyi unutmamışımdır çünkü yaklaşık 1 ay geçti üstünden. İlk önce Paris gezimi yazınca Hamburg ve Prag kaynadı araya gibi oldu.

  Neyse Hamburg ilk durağımızdı sonra Prag’a geçtik. 2 gün Hamburg , 3 gün Prag’ta kaldık. Toplam ne kadar ödedik derseniz eğer harcamalar , uçak biletleri , konaklama dahil 200Euro ödedik ki beklediğimizden fazlaydı gerçekten. 

Hamburg’a giderken biletimizi 5 Euro’ya aldık gerçekten çok ucuz. Hali hazırda eğer Avrupa içnide Hamburg’a seyahat etmek isteyen varsa dün RyanAir’in sitesinde 3 Euro’ya bilet gördüm çıkın çıkın gidin.

 Seyahatimizde 8 kişiydik . Hamburg’a gittiğimizde herkesin yüzünden düşen bin parça kimse sevmedi –ben hariç- Hamburg’u çünkü çok plansız gitmiştik ki plan olmayınca hangi sokağa girelim ne yapalım ne edelim diye düşündürdü bu şehir bizi. Ama ne olursa olsun son gün hava çok kötü de olsa en çok gezebildiğimiz zamandı. Ve ben lükslüğün içinde kayboldum resmen. 

Hamburg çok pahalı bir şehir ama ucuzunu bulmak da öyle zor değil. Marketlerde falan çok fazla Türk ürünü bulabilirsiniz. Zaten merkez istasyondan inince karşıda “ Urfa Ocakbaşı” yazısını görünce bir göğsümüz kabardı ama niye bilmiyoruz. O sokağın karşısı ve o sokak tamamen Türklere ait. Berberler , marketler , giysiciler her yer Türk. Böyle olunca her türlü Türk markasını bulabileceğiniz bir sürü mağaza var. Biz de kaldığımız yerde mutfak olmasından yaralandık ve pişirmek için yemeklik malzemeler aldık. Böylece ucuza gelmiş oldu. Aynı zamanda Hamburg’da benim dikkatimi çeken şey çok fazla meyve sebze seçeneğinizin olması. Bir nevi cennetti benim için.

 Hamburg’daki bir şanssızlığımız ise havanın çok kötü olmasıydı. 2 gün kaldık ama ilk gün biraz güneş olsa da yağmur yağdı ikinci gün ise buz gibi soğuktu. E hava kasvetli olunca insan da sıkılıyor tabi.

  Hamburg’da merkezde yine bir alışveriş merkezi var. Alışveriş için gitmedik tabi oraya -1. Katı tamamen yemeğe ait olan bir yerdi. Ve yemek için öğlen acıkanlar oldu burayı tercih ettik. Aşağı katta tamamen dünya mutfakları var. Her ülkeden yemek var. Biz Arap mutfağı kus kus yedik. Tamamen sebzeden oluşan bir yemekti ve çok güzeldi. Diğer arkadaşlar da pizza , kus kus ,fish-fries gibi şeyler yediler. Bu arada Hamburg’un fish-fries’ı meşhur dediler ama biz hiç beğenmedik. Kuzenime gitmeden sorduğumda patates salatasını deneyin mutlaka demişti ama hiçbir yerde bulamadık. Giderseniz siz deneyin mutlaka.
  
Hamburg’da ulaşımımızı hep metroyla sağladık çünkü otelimizden merkeze yürüme şansımı yoktu. Metroyu kullanmak için 3 Euro’ya günlük bilet alıyorsunuz ve tabi ki kimse kontrol etmiyor ama siz yine de alın. Çünkü yakalanırsanız günlük 50 Euro kadar ceza ödemeniz olabilir. Bizim kaldığımız yerle merkez istasyon arası 3 duraktı yani sadece 7-8 dakikada merkeze gidiyorduk.

Hamburg için görüşlerim bu şekildeydi ben çok eğlendim. Farklı bir ülke farklı bir kültür olarak bakıyorum gittiğim her yere. Beğenip beğenmemek bir yana görüp görmemek daha önemli gibi. Hamburg'u da görmelisiniz diyebilirim kısaca.
Prag için diğer yazıya geçebilirsiniz..

3 Nisan 2017 Pazartesi

Roma Günlüğü - 2 | Erasmus

Nereleri Gezdik?

İlk gün tabi ki hostele eşyaları bırakır bırakmaz Collesium’a gittik.  Biz gitmeden önce hostel sahibi Roma’da o gün büyük bir gösteri olacağını söylemişti. Ama ne tür bir gösteri olduğunu öğrenemedik. Avrupa Birliği ve İtalya ilişkileri ile alakalı büyük bir gösteri vardı. 

Gösteriden kastım insanlar ellerinde pankartlar özgürlük barış şeklinde bir şeyler söylüyorlardı. Ne olduğunu hiç anlamadık çok büyüktü. Şehrin her yerinde insanlar vardı ve her gruptan kişiler gelmişti. Güvenlik önlemleri çok fazlaydı. Asker ve polis her yerdeydi .

  Neyse bi Collesium’a gittik ve orada da her yer insandı. Trafik kapalı olduğundan rahatça hareket edebiliyordu herkes. Bizim şansımıza hava çok sıcaktı ve Brugge’da hala şal ve montla gezerken orada deri ceketimi bile giymedim. Elbise saç tokası güneş gözlüğü ve varsa yelpazeniz yılın bu zamanları için Roma’ya çok uygun.

  Collesium’da bir kısmı restore bir kısmı eski kalan bir manzara var . Arka taraflarında yukarıya çıkan bir yokuş ve ucunda göreceğiniz bir kilise ya da manzara izlemek için gidebileceğiniz tepelikler var aynı zamanda Palatino Tepesi’ne çıkarken de yol yokuş olduğu için Collesium’u görmeniz ve fotoğraf çekebileceğiniz harika yerler bulabilirsiniz . Collesium’a gidince tabi dümdüz yürümeniz gerekiyor. İlerleyince kocaman bir alanda Roma Forumu’nu görebilirsiniz. Aynı zamanda Vittorio Emanuele II Abidesi de Collesium’a 10 dklık mesafede. 


  İlk gün Collesium’un etrafında zaman geçirdikten sonra 2.gün Navona Meydanı , İspanyol Merdivenleri ve Aşıklar Çeşmesi’ne gittik. Bu yolların hepsinde birbirinden güzel sokaklar ve yapılar görmeniz olası. İlk rotamız Aşıklar Çeşmesi’ydi . Havanın güzel olduğu bir günü hak eden harika bir yapıt. Etrafında dilek dilemek için paralarıyla bekleyen insanlar , dondurmalarını yerken kenarında oturup güneşin tadını çıkaranlar.. Eğer Aşıklar Çeşmesi’nde dilek dileyecekseniz parayı sağ elinizle sol omzunuzuz üstünden atmalısınız. Bu paralar akşamları toplanıyormuş ve hükümet el koyuyormuş yani aslında tamamen gırgır.Fotoğraf çekilmek için yer bulmanızın biraz imkansız olduğunu söylemeliyim . Eğer çekilirseniz bile muhtemelen hayatınızda bir daha göremeyeceğiniz bir başka ülkeden insanla aynı karede çıkabilirsiniz. Bizim gördüğümüz instagram fotoğrafları hep yalan dolanmış arkadaşlar bunu kanıtladım. Ayakta dururken bile zorlandığınız aşırı kalabalık bir yer. Ama görmeye değer hatta fırsatınız varsa hem gündüz hem akşam gidin derim.


Aşıklar Çeşmesi’nden sonra 7-8 dk yürüyerek İspanyol Merdivenleri’ne gidebilirsiniz. İspanyol Merdivenleri harika bir muhitte. Basilica Papale di Santa Maria Maggiore bile giderken gördüğümüz bir yerdeydi. Etrafında sokak sanatçılarının olduğu , merdivenlerde oturup sohbet eden kalabalık arkadaş grupları .. Ya da alışveriş yapmak isteyenler için sonsuz sayıda dükkan ve ucuz seçeneklerin de olduğu ve İtalya’nın yerel markalarını bulabileceğiniz meşhur  Via Condotti caddesi tam karşıda bulunuyor. 


Ben İspanyol Merdivenlerinin atmosferine bayıldım. Merdivenlerin en başında “Fountain of the Old Boat” isimli bir çeşme var. Ve başında sağa bakarsanız İngiliz şair John Keats’in yaşadığı evi görebilirsiniz. Trinità dei Monti adındaki kiliseyi ise merdiveni tırmandıktan sonra en tepede görebilirsiniz. Kilise her zaman açık girip ziyaret etmenizi öneririm.


 

3.Gün ise Vatikan günüydü sonunda. Vatikan’a ulaşmak için metro kullnmamız gerekiyordu. 20 dakika sonrasında Vatikan’a vardık. Biraz sapıttık yolu ama hava güzel olduğu için dolaşmak kaybolmak harika oluyor Roma’da.








Aziz Petrus Meydanı, Aziz Petrus Bazilikası, Müzeler , Castel Sant’Angelo ve Vatikan Garden hepsinin olduğu meşhur Vatikan’dayız. Vatikan’ın bulunduğu bölge çok geniş ve her yerde görülmesi gereken binaların olduğu bir alan . Anahtar şeklindeki Aziz Petrus Meydanı tabi yukardan görmüş olmayı dilerdim ama maalesef göremedik. Bu arada Castel Sant Angelo Vatikan ’ın içine girmeden girişte yer alıyor. Ve en üst katına çıkarak muhteşem manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Gidince mutlaka müzeleri ve bazilikayı gezmelisiniz .En fazla 40 dk bekleyeceğiniz bir kuyruktan sonra harika yapıların tadını çıkarabilirsiniz. Dönüşte ise yine metro kullanarak merkeze geri geldik. Bu sefer de Collesium’u gece görelim dedik. Ve gece manzarasının tadını çıkardık. Harika bir deneyim oldu bizim için Roma’ya hep gidin derim.



Not!
Son olarak eklemek istediğim birkaç şey var. İtalya’da sokakta kalan insan sayısı çok fazla evsiz ve dilenen insanlar her yerdeler. Gitmeden önce İtalyan bir arkadaşımız bize dikkat edin çantanızı iyice saklayın dedi. Sırt çantamı hep önüme ters şekilde taktım. Bu şekilde gezdim şehri. Bu konuda dikkatli olmanız gerekiyor. Bu bir önyargı olarak görülmesin çünkü arkadaşımız bizi uyardığı için biz de önlemimizi almıştık.
İtalyan insanları genel olarak sıcaktı ya da bizim şansımızı biz öyleleriyle karşılaştık. Sokakta yürürken sizi içeri çekiştirmeye çalışan şık giyimli garsonlara çok sık rastlayacaksınız ama bunu yaparken temasta bulunmuyorlar ya da rahatsız etmiyorlar hatta hoş karşılıyorsunuz. Genel olarak İngilizce biliyorlar anlaşma konusunda sıkıntı yaşamadık. Her yerde Türk ve İspanyol turistleri görmeniz olası. Harika bir şehir.


Son gün ise gece 3 te otobüsle Ciampino Havalanına gitmemiz gerekiyordu. Bu sefer 6 Euro ödeyerek 25 dakikada havaalanına gittik. Brüksel Havalanına indik ve trenle Brugge’a döndük.
Çok güzel bir Roma macerasıydı. Diğer yazılarda görüşmek üzere..

İtalya'nın Muhteşem Kenti , Roma'sı | Erasmus

Herkese Merhaba!

Geçtiğimiz hafta Cumartesi’den Salı’ya küçük bir tatilimiz vardı. Biz de bilet bulalım Roma’ya gidelim dedik. Aslında tatil planlarken önce rotayı belirlemiyoruz. Açıyoruz RyanAir , Eurowings veya Skyscanner’ın sayfasını en ucuz destinasyona bakıyoruz. RyanAir’in sitesinde eğer kalkış noktasını seçerseniz sayfanın en alt kısmında size en ucuz seçenekleri sunan bir kısım görebilirsiniz . Aynı şekilde Skyscanner’da da “En Ucuz Ay” seçeneklerini bulabilirsiniz tarihler kısmında. Biz de tam böyle yapıyoruz. Aslında Roma en ucuz seçeneğimiz değildi ama gitmek istediğimiz şehirler arasında en ucuzuydu . 2 İngiliz 1 İsviçreli 1 Avusturyalı 2 de Türk olarak gittik tatile. Gidiş-geliş 70 Euro bilet ve konaklamayla beraber 116 Euro’ya ihtiyaçları ödedik. Orada da tabi yediğimiz içtiğimiz derken biraz daha arttı.

Ulaşımı Nasıl Sağladık?
Sabah 2.30 da Brugge’dan Charleroi Havalanına gitmek için fibco.com otobüslerini kullandık. Uçuşumuz sabah 7.00’daydı ama daha öncesinde otobüs olmadığı için bu kadar erken gitmemiz gerekiyordu. İlk önce havaalanına Rome Fiucimino Havalanına sabah 9 gibi indik. Roma’da 2 tane havaalanı var biri Fiumicino diğeri Ciampino.  Fiucimino’dan Termini istasyonuna giden otobüsleri hemen havaalanı çıkışında bulabilirsiniz. 5 Euro’ya bilet alabilir ve Termini’ye gidebilirsiniz . Termini merkez tren istasyonu sayılabilir. Her yere yakın. Aynı zamanda bizim hostelimize de yakındı.

Nerede Kaldık?
Hostelin adı normalde 4you idi. Biz oteli ararken bir adam geldi ve bugün 4you müsait değil diğer otelimize götürelim sizi dediler. Biz bir şüphelendik sonuçta hiç tanımadığımız görmediğimiz bir adam bizi başka yere götürecek. Hayır dedik sonrasında başka birini aradık bizim hostelimizden sorumlu olan başka birini. O da aynı şeyi söyleyince gittik. Guest House’ta kaldık ama adını tam hatırlayamıyorum maalesef. Çok güler yüzlü çalışanların olduğu ve her gün oda temizliğinin olduğu bir hosteldi. Isıtma da biraz problem yaşadık ama sorun çözüldü. Hepimiz aynı odada kaldık. Çok da memnunduk hem yerinden hem de hostelin kendisinden. Her yere yürüyerek gidebiliyorduk. Collesium’a 10-15 dklık mesafede ve Fountain di Trevi ve Spanish Steps’e 30 dklık mesafede bir yerdeydi. Metro durağına ise 3 dklık mesafede. Ancak bulunduğu muhit biraz acayipti .Bir tarafı çok lüks ve güzel bir sokağı ve büyük caddesi olan bir yerdi. Diğer tarafı ise gece değişik tiplerin dolandığı biraz tekin olmayan sokaklardı.  Toplam 46 Euro ödedik 3 gece için.
Ne Yedik Ne İçtik?
  Bu arada Roma sanıldığı gibi pahalı bir şehir değildi. 3 gün boyunca kahvaltımızı otelde yaptık. Birer kruvasan yoğurt çay şeklinde gayet memnun olduğumuz kahvaltı şekliydi. Dışarda yapsaydık da baget ya da kruvasanla geçecekti . Yani bize yetti. Akşama kadar zaten mutlaka şehri gezerken elinizde bir dondurma ya da tiramisu oluyor. Bu şekilde de öğle yemeğine ihtiyacımız olmadı. Akşam yemeklerinde de pizza ve makarna ya da lazanya yedik tahmin edeceğiniz üzere. 3 gün de lüks restoranlara gittik yemek için. İkisi şehrin ortasındaydı diğeri de Collesuim’a yakındı. İlk gün Türk arkadaşımla pizzayı bölüştük. Yediğimiz pizza el yapımı bir ekmekle yapılmıştı üstünde de mantar domates zeytin gibi sıradan şeyler vardı. 9 Euro ödedik. Diğer arkadaşlarımız da lazanya ve makarna yedi. Ortalama 10 Euro ödediler. İçeceklerin fiyatları eğer marketlerden alırsanız 1 Euro’ya cola alabilirsiniz. Ama restoranlarda 5-6 Euro’yu ödemeniz gerekiyor. 

2 . Gün ise yine gerçekten çok güzel bir pizza yedik. Üstünde ahtapot midye kalamar balık gibi deniz ürünlerinin olduğu bir pizza yedik. Bu pizzayı da paylaştık çünkü pizza porsiyonları çok büyük ilk önce tek yemeye karar versek de iki kişi yemek çok daha mantıklı. Daha sonra oturduğumuz restoran gerçekten harika bir ambiyansı olan bir restorandı. Yemekleri yerken  bize şarap ikram ettiler biz de içtik güzelce yemekle beraber güzel bir şaraptı. Daha sonra bir tane daha kokteyl gibi bir şeyi tadımlık kadehlerde ikram ettiler. Bu seferkinin ne olduğunu soramadık bile tadı çok kötüydü. En sonunda kalkarken hesabı istedik bizim menüden baktığımız kadarıyla pizzaya ve suya toplam 2 kişi 13 Euro ödememiz gerekiyordu. Ancak hesap fişinin altında “servis ücreti” diye ek olarak 8 Euro ödeme yazıyordu. Bu fişi bize verirken garson bize “isterseniz tip bırakabilirsiniz ama zorunlu değil “ gibi bir şey söyledi. Normalde zaten tip bırakmak zorunlu bir şey değil neden hatırlattığını anlamadık. Biz de servis ücreti dediği şeyi tip olarak anladık böyle söylemeleri üzerine. Ve tip bırakmadık biz de . Buraya bir not düşmek istiyorum ki ; Avrupalılar tip olayına çok karşı. İngiliz arkadaşım “her meslekteki insana işini yapıyor diye ekstra para veremeyeceğine göre garsonlara da veremezsin” dedi. Tam olarak böyle düşünüyorlar. Neyse biz çıktık restorandan bir arkadaşımız tuvalete gitti onu beklerken dışardan arkamızdan koşarak garson geldi ve “ 8 Euro eksik” dedi. Durumu açıkladık onlar da bize “İtalya hükümeti merkezdeki restoranlara ekstra servis ücreti alma hakkı verdi” dedi . Yani restoranda oturmak için ekstra para veriyorsunuz. 

Ama dün gittiğimizde bunu yapmadık. Ve diğer günde yapmadık aslında. Sadece baya lüks olduğu için böyle bir şey yaptıklarını düşündük. Ve kalabalık olduğumuz için sorun olmadı.3. Gün ise makarna yedik. Et yiyemediğim için 4 peynirli denedim ve çok beğendim. Herkes makarna yedi son gün tabi. Gittiğimiz yer de çok merkeziydi. İspanyol Merdivenlerine yakındı. Servis elemanları ve çalışanlar çok samimi ve çok kibar insanlar. İtalyan insanları genel olarak sevdim diyebilirim. Yemeklerden bahsederken son olarak da dondurma ve tiramisudan bahsetmek istiyorum. Çünkü yediğim en güzel tiramisuydu. ” Gluten Free” dondurma ve tiramisu yapan Pompi’ye gittik. 

Pompi İspanyol Merdivenleri’ne yakın meşhur bir dondurma ve tiramisu satan dükkan. Tiramisu 4 Euro ve kocaman bir dondurma 3 topla beraber 3.5 Euro. Bu genel olarak diğer dondurmacılara göre çok iyi bir fiyat. Roma dondurması diye bir gerçek var arkadaşlar. Ama her yerden yemeyin. İçeri girin bakın gözünüze güzel gelen bir yerden yiyin. Ya da kalabalık gördüğünüz yerden yiyin.
Nereleri Gezdik?
Devamı diğer yazıda ..