Diğer ve son günün sabahı ise yine erkenden
kalktık ve markete gittik. Birer sandviç yoğurt vs alıp küçük piknik tarzı
merkezdeki çimlere oturup kahvaltı yaptık. Bu arada şehir gerçekten çok ucuz.
Bir suya 40 cent bir yoğurda 50 cent gibi fiyatlar verdik. Böyle olduğu için
marketten alışveriş yapmak neredeyse bedavaya geliyordu.
Son gün
Margaret Adası’na , Parlamento Binası’na ve Büyük Market Alanı’na gidip şehrin
asıl merkezinde bir şeyler atıştırıp dönme planı yaptık. Parlamento Binası
nehrin hemen kıyısında olduğu için adaya giden yolun üstündeydi. Yarım saat
yürüdükten sonra Parlamento’ya vardık. Bu arada yol üstünde Yahudi
ayakkabılarını da görebilirsiniz.
Yahudi Ayakkabılarının hikayesi şöyle.
Aslında 2 farklı hikaye var benim bildiğim. İlki ;
II. Dünya Savaşında soykırım sırasında Arrow Cross isimli komutan Yahudileri denize
atmadan önce Yahudi insanlar ayakkabılarını çıkarmak istiyorlar. Nedenini
sorduklarında hayatta canlarından başka sahip oldukları en değerli şeyin
ayakkabıları olduğunu söylüyorlar. Bu yüzden onları geride bırakıyorlar.
Diğer
hikaye ise ; komutanın ayakkabılarını çıkarmalarını emrettiği hikaye. Katliam
sırasında ayaklarının da çıplak olmasını istediği için böyle bir emir verdiğini
okudum.
Yahudi Ayakkabıları - Nehrin garip rengi ve bulunduğu noktanın karşı kıyıya bakan manzarası..
Gurur
verici tarafı ise , bu ayakkabı heykellerinin Can Togay isimli bir Türk
tarafından yapılmış olması. Can Togay aslında oyuncu ve yönetmen. Bu heykelleri
yaparken de Yahudi ailelerin anısına Gyula Pauer isimli heykeltıraşın
orijinaline bağlı olarak yapmıştır. Parlamento Binası’nın hemen önüne konulan
bu heykellerin önünde çiçekler ve mumlar görebilirsiniz. Bu arada Prag ve
Budapeşte birbirine her açıdan çok benzeyen iki şehir. Ülkedeki diğer şehirleri
bilmiyorum ama tarihi açısında şehrin genel görünüşü , insanlarının huy ve
fiziksel açıdan benzemeleri , yemekleri , Yahudi geçmişleri , binaları her şeyi
çok benziyor. Size önerim eğer bu iki şehre giderseniz mutlaka geçmişte
yaşanılan soykırımlarla ilgili müzeleri ve Yahudi mezarlarını , Sinagogları
gezmeniz. Her açıdan çok özel şeylerle karşılaşırsınız. Her iki şehirde de
mezarlar , müzeler ve sinagoglarla ilgili tamamen Yahudi kültürünün
tarihleriyle ilgili şeyleri gösteren ücretsiz turlar bulunmakta.
Parlamento Binası'nın nehir tarafından girişi
Parlamento Binasının
bahçesine girerken sizi görkemli bir manzara karşılıyor. Bu binayı da yaparken
bir yarışma düzenlenmiş ve en iyi tasarım seçilerek yapılmış.Bina devasa büyük
tabi ki duyduğuma göre içerisine 30 tane apartman sığabiliyormuş. Muazzam bir
mimarisi var hayran olmamak elde değil. Gotik tarzda ve göz dolduran her küçük
detayda bir şeyler bulabileceğiniz muhteşem bir bina. Tamamen sanat.
💜
Küçük bir terastan merdivenlerden çıkıp bahçeye ulaşıyorsunuz.
Bahçenin içi rengarenk çiçekler ,tarihin önemli isimlerinin heykelleri ,
muazzam binalar , mimarlık harikası çatılar ve merdivenler , göz alıcı bir
peyzaj ile kaplı. Parlamento Binasının tarihi bir yana hala işliyor olması ,
ülke için çok önemli olması ve aynı zamanda bu kadar görkemli olması onu özel
kılan şey belli ki. Nehrin tam kenarında bulunuyor. Ve eğer kuşbakışı resimlere
bakarsanız , binalar ve kurulan bahçe düzeni muhteşem bir simetri ile
konumlanmış. Eğer nehir kısmından girerseniz ilk göreceğiniz şey yeraltındaki
Yahudi müzesi olur. Ben girmedim ama zamanınız varsa mutlaka girin ve görün
derim. Bu müzeden ilerleyince heykelleri geçerek diğer tarafına ulaşabilirsiniz
bahçenin. Eğer zamanınız varsa yaklaşık 1 gün kadar. İçine girebilirsiniz.
Ücretler 3000 – 4000 HUF arası değişiyor. Ancak gitmeden ziyaret saatlerine de
bakın çünkü her zaman uygun değil.
Parlamento Binası'nın önünde
NOT: Hem sabah hem akşam gidip görkemini görün. Özellikle gece
ışıkları açıkken suya yansıyan görüntüsünün tadını çıkarın. Mümkünse nehrin
diğer yakasından.
💫
Yeraltı Yahudi Müzesi
Binadan sonra Adaya yaklaşık 35 dakika kadar yürüdük.Tam
hatırlamıyorum belki daha da uzaktı. Adanın her yeri inşaattı. Ve ada diyince
baya ice-cream shoplar , hediyelikçiler,kalabalık insanlar bekliyorsunuz ama
öyle değil. City Park’tan daha boştu. Genelde genç kesim gelip güneşleniyor bu
adada.
Belki diğer yakasında birçok yer vardır ancak çok sıcaktı ve zamanımız
az olduğu için sadece yürüdük ve geri geldik. Köprünün diğer tarafından çıkıp
tramvaya bindik ki şehir merkezine yani Büyük Pazar Alanı’na gidelim dedik.
Gelmişken görmemek olmaz. Tramvaya binerken de yine tek binişlik bilet
alabilirsiniz.350HUF. Yaklaşık 15 dakika kadar tramvayla gittik ama maalesef o kadar acele
indik ki durağın ismini hatırlamıyorum. Bu arada durağa gelene kadar yollar o
kadar harikaydı ki. Her geçtiğimiz sokak cıvıl cıvıl ve rengarenk.Tam alışveriş
şehri ve tam gez gez bitmeyecek cinsten.Zamanımız çok kısıtlı olduğu için
mağazalara giremedim ve fiyatlar hakkında bilgim yok maalesef.
Neyse yanlış durakta indik
bu arada ve eğer emin olmak istiyorsanız mutlaka elinizde haritanız olsun zira
Budapeşte’de İngilizce bilen sayısı çok az. Garsonlar ve müze yetkilileri hariç
diğer kesim neredeyse hiç konuşmuyor.
Büyük Pazar Alanı
Büyük Pazar alanına gelmek için tramvaydan sonra biraz daha
yürüdük malum yanlış durakta inince. Büyük Pazar alanı dediğimiz yer 2 katlı
bir bina. Dışardan bakınca tamamen bir müze gibi duran içinde 3 kat (bodrum
dahil) Pazar ve lokal satıcıların lokal yiyecekler ve hediyelikler sattığı bir
bina.Aslında nehre çok yakın yine. Ama adadan tamamen zıt yönde konumlanmış.
İçeri girince ilk katta sizi meyve-zebze , paprikacılar , peynirciler , hamur
işi satan lokal satıcılar , et ürünleri satanlar , turşucular karşılıyor. Her
yemeğe ve her türlü yiyeceğe paprika koyduklarını söylemiştim. Bu yüzden
turşular ne olursa olsun paprikalı. Bu arada eve götürecek hediye de aramayın
mutlaka güzel paketlenmiş paprika paketleri alabilirsiniz. 300-400 HUF
civarında.
Üst katta ise tamamen Macar
yemeklerinin bulunduğu bir bölüm var. Değişik değişik satıcılar , değişik
çeşitlerde yemekler satıyorlar. Tatlı – tuzlu ne isterseniz uygun fiyata burada
tadabilirsiniz. Üst katın diğer tarafı ise hediyelikçilerden oluşuyor. Her
türlü hediye çeşidini burada bulabilirsiniz. Biz girmeden önce çok ucuz olur ve
buradan alabiliriz diye düşünmüştük ama dışardaki hediye satan dükkanlarla aynı
fiyatta hatta bazen daha da pahalı. Buraya gelmişken mutlaka iğne oyalarına
bakın derim. Hangi kültürden geliyor çok emin değilim ama tamamane bizim
annelerimizin yaptıklarıyla aynı.
Bodrum katında ise balık ve marketleri bulabilirsiniz.
Buradan da işimiz bitince Vaci
Utca’ya doğru geçtik. Son birkaç saatimizi şehrin en ünlü en canlı sokağından
geçip eve giderek geçirelim istedik. “Utca” sokak demek bu arada. Vaci ne demek
bilmiyorum . Bu sokak şehrin tam ortasından yani en ünlü merkezden başlıyor ve
çok uzun. Sağlı sollu en ünlü markalar , şık ve ucuz restoranlar , simetrik
kaldırım taşlarıyla dolu çok güzel bir
sokak. Yine hem gece hem gündüz görülmesi gereken bir şehir diyebilirim. Bu
sokak üzerinde bulabileceğin
dondurmacılardan tarçınlı dondurma denemelisiniz. Bu size küçük bir
tavsiyem. Eğer anahtarlık ve kartpostal
gibi hediyelik düşünüyorsanız bu sokak üzerindeki satıcılardan alın. Tahmin
ettiğiniz gibi ekstra pahalı olmacayaktır kalabalık bir sokak olduğu için. Tam
tersi daha çok seçenek ve daha uygun fiyat göreceksiniz.
Fotoğraflar yetersiz biliyorum çünkü şarjım bitmişti tamamen ben de arkadaşımdan çekmesini istedim. Olduğu kadar..😉
Not: Bu yol üzerinde eğer Tesco görürseniz ara sokaklarda girip
Turi Rudi depolayın en ucuzu Tesco’da.
1 saat yürüdükten sonra
hostele vardık eşyalarımızı sırtladık ve toplu taşımayı aynı şekilde kullanıp
havaalanının yolunu tuttuk. Budapeşte havaalanı biraz küçük ve düzensiz. Ama her şeye rağmen Brugge’dan sonra gördüğüm
en güzel şehir. Hala Brugge en favorim tabi ki.
Çok para harcamadan , çok güzel şeyler yiyip içeceğiniz , her
açıdan muhteşem bir zevkle gezeceğiniz , ruhunuzu ve gözünüzü bol bol
doyuracağınız herkesin mutlaka görmesini istediğim harikalar şehri Budapeşte
maceram bu kadar uzundu. 2 güne muhteşem şeyler sığdırmışım belli ki. Ama
Széchenyi Termal Hamamı’na gidemediğim için biraz buruğum sanırım. Umarım başka
bir sefere bunu da yaparım. Ucuz bilet bulduğun gibi gelin.
Diğer yazıda görüşmek üzere…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder