31 Ağustos 2017 Perşembe

Milano Gezi Rehberi , Ne Yenir Ne İçilir Ne Yapılır?


Erasmus'un son haftasında non-stop şekilde 1 haftalık bir Avrupa turuna çıktım. 2 gün Barcelona 2 gün Paris 1 gün Köln 1 gün Zürih ve 2 gün Milano gibi hızlandırılmış bol uçmaı bol otobüs yolculuklu güzel bir haftaydı. Uykusuzluk ve şiş gözler de cabası. Ha bir de uyuyamayınca bozulan bir de metabolizma var ki , kusmalı yediğinden bir şey anlamamalı bir yolculuk getirdi bana. Marketlerden alınan hazır salatalar ya da sandviçlerle dolu bir hafta geçti. Hostellere 5 yldızlı otel muamelesi yapıyor olmam elim suya sabuna değince oh be dediğim bir hafta. Milano'da adeta bayılarak geçirdim bir gece ve sabahına beni uyandıran alarmıma olan düşmanlığım da eklenince Milano'yu çok da sevemedim. Ha hem huysuzluk , uykusuzluk hem de kötü hava koşulları eklenince Milano'nun suçu ne? diyor ve hemen anlatmaya başlıyorum.



Galleria Vittorio Emanuele II Milano

3,5 saatlik Zürih - Milano otobüsümüzün sonunda gece 12 gibi Milano'nun en ücra köşesindeki otobüs durağında indi. Metro durağına girdiğimizde çaresizce harita inceleyen bizi görünce bir Türk amca yanımıza geldi ve " Ehe Türkçe konuşuyodunuz ben de geleyim dedim" dedi ve gözlerimizde oluşan "İyi ki kulakların bizi duydu amca" görüntüsünden hemen anladı ve yardım etti. Bir kez daha teşekkür ediyoruz ama amca da kayboldu bizimle orası da ayrı . Ben seyahate çıkmadan önce her inciği cıncığı öğrenir öyle yaparım planı. İndirdim telefonuma Maps.me offline harita uygulamasını. İşaretledim her yeri. Metro adları hatları her şeyiyle biliyoruz da oraya gidince " O öyle deel" oluyor tabi. Neyse gece 1 gibi bulduk hosteli ve tabi ki de biz bu halsizlikle attık kendimizi odaya. Hayır bir de kötü olan odada bizden hariç 3 kişi daha varmıştı ama biri kalmıştı tek. İyiydi kız Allahtan da cüzdanlara sarıldık uyuduk. Sabah 9 gibi uyandık ama kime yetti bu uyku 1 haftadan sonra kimseye. Meğersem hostel sahibi İngilizce bilmiyormuş biz nasıl anlaştık dedik gece düşünün o derece uyuyormuşuz. Neyse çıktık dışarı elimizde bir ceket ama Haziran'ın 26sı . İçime doğmuş olmalı. Duomo'ya kadar yürüdük sonrasında Galeri ve Milano'nun güzel sokaklarını keşfettik. Git git bitmeyen sokaklarında benim haritada işaretlediğim güzel dondurmacılar , pizzacılar vs var. Daha önce pizzanın kralını Roma'da yiyince pek de bir yesem olmadım yani. Ama yine de geziyoruz nerede ucuz var dalıyoruz . Ekmek olsa yicez yani el mecbur.



Ha bir de Milano'daki Türk restoranındaki abiler bize kıyak geçti ve içeceklerin yarı fiyatını aldı. İnsan ikram ederdi ama olsundu. Biri limonlu soda benim içtiğim ama bizdeki maden suları gibi deği lbiraz daha değişikti tam tonik gibi bir tadı vardı ama güzeldi baya. Diğeri de kuzenimin içtiği şeftalili bir gazlı içecek.
Bu arada Avrupa'da gazlı ice tea falan çok meşhur. Şekersiz sprite gibi ülkemizde az rastlanan içeceklerde çok sayıda satıyor. İçkilerle kombin ediliyor genelde.

Neyse Duomo'dan başlayayım. Duomo'nun önü mahşer yeri. Yani "Hadi beni şurda çek" desem şurası da dolu orası da burası da. Yani selfie yapıyorum ama benden önce onar onar insanlar çıkıyor fotoğrafta. Güneşi bulduk diye birkaç poz çekildim . ama en son bu kuyruğu bekleyecez mecbur diyerek karşıdaki müzenin içinde bilet kuyruğuna girdim. Bu arada Duomo'ya omuzlarınız açıksa ya da bacaklarınız açıksa giremiyorsunuz. Baya girişteki polisler sizi kovuyor. Biz biletimizi almak için sıraya girdik neyse ki 20 dk'da bitti kuyruk ama içerde bir o kadar daha var. Girişteki görevliler size bankadaki mantıkla sıra numarası veriyor. Bekliyorsunuz içerde ve neyse ki klima açıktı da bayılmadan bekledik. Biletimizi aldık ve 3,5 Euro karşılığında öğrenci parası ödedik. Girdik Katedrale. Duomo'nun dizaynı , atmosferi muazzam. Yani o kadar beklemeye omuz kapat vs telaşına düşmeye değer. Herkesin Dünya'nın bir yanından gelmesini çok haklı buluyorum gelin. Bu arada katedrale girmek için bazı fiyatlandırmalar var. Yani en üst kata çıkacaksanız fazla fiyat ödüyorsunuz şu an hatırlamasam da .
 Sonrasında karşıdaki Galleria Vittorio Emanuele II'ye de girdik ki hemen karşı karşıyalar. İçerisi bir alışveriş ve yemek merkezi. Yani MCDonalds'a girerek tuvaletinizi ücretsiz şekilde yapabilir ve internete bağlanabilirsiniz. Menüleri açık bir şekilde okuyabilir ve yemeğe karar verebilirsiniz. Ki genelde Instagram hanfendilerimizi buralarda beyaz şarap içerken sizden fotoğraf isteyebilir. Yapın siz de isteyin foto neyimiz eksik?











Duomo Katedrali'nin içinden birkaç kare


  Menülerde yazan fiyatlar oldukça uygundur Milano'da. Aynı şey Roma için de geçerli ve sanırım İtalya genel olarak çok ucuz. Ama oturduktan sonra servis ücreti tipler derken yemeğe verdiğini paranın neredeyse 3 katını ödeyip kalkıyorsunuz. Her güzelin kusuru var demek ki.
  Neyse biz de diğer  gün uçakla Belçika'ya geri döneceğimiz için , bizim hostelden 5 gibi ayrılmamız gerekiyordu. Toplu taşıma sıkıntı olacağı için de bir Info Desk bulduk ve hostelin yerini tarif ederek havaalanına giden otobüsleri vs öğrendik. Ve Galerinin hemen sonunda solda bulunan bir ofisleri var. Sanırım gördüğüm en yardım sever info desk çalışanıydı. Umarım maaşına zamn yaparlar. Heme Galeri'den çıktıktan sonra sizi bir boş alan karşılıyor ve bu alanda ücretsiz Wi-Fi var. Kullanın çektiğiniz fotoları hemen salın sosyal medyaya güzel oluyor.
  Ardından biz de Cannolo Siciliano yiyebileceğimiz bir yerlere doğru yürümeye başladık. Bu tatlı ünlü bir Sicilya tatlısı ama Milano'da bulabilirsiniz. Bu sırada Brera bölgesinden küçük sokakları keşfede keşfede yürüyorduk.
  Bir de Milano'nun ünlü bir caddesi var ki tam alışveriş caddesi derler. Ve modanın konuştuğu caddedir. Biraz uzak da olsa sokakları keşfede keşfede , sağlı sollu İtalyan erkeklerine tarif sora sora vardık bu meşhur Via Torino caddesine. Sağlı sollu değişik markalar ve dondurmacılar. Sokakta yürüyen mankenler ve fotoğrafçılarla dolu bir cadde. Tabi ilk 1 saatini doya doya geçirip bir Türk restoranı bulup İtalyan pizzası yedik. Neden mi? Çünkü en ucuzuydu. Ama baya güzeldi.



Dondurmasına ve satıcının güler yüzüne hayran kaldığımız bu pastaneye mutlaka uğrayın. 

   Mİlano'nun ünlü bir dondurmacısı var Grom. Çoğumuz duymuştur ki bu dondurmacı en iyi dondurmaları yapıyormuş. Ama topu 4 euro . Aslında 4 Euro bir şey değil ama gezimin ve Erasmus hayatımın son günleri olduğu için para yok. Bu yüzden biz de tatlı mı tatlı küçük bir dondurmacı bulduk ve çok güzel dondurmalarımızı aldık. 
  Sonrası olay çünkü birden fırtına çıktı ve yağmur başladı. Biz ise hem hostele hem de hostele giden metro hattnın durağına çok uzaktık. Yani Milano'da şu 1 günümüzde sadece bir telefoncunun tentesine sığındık ve 1 saatimizi harcadık. Yani elimizde şemsiye yok ve yan dükkana girmek istesek bile sırılsıklam olacaktık. Milano'daki bir günümüzü bu mağazalara 30 kere girip çıkarak harcasak da güzel bir maceraydı.
 Not olarak eklemek istediğim şey ise alışveriş kısmı. Milano'da yerli outlet ürünler satan mağazalar çok fazla var. Yani Gucci , Armani , Chanel gibi markaların atkılarını çantalarını tezgahlardan seçerek alabileceğiniz pazarlar ve mağazalar çok ve ucuz. Tiger gibi Avrupa içi yaygın olan mağazalar da ülkeye göre farklı ürünler getirebiliyor. Mesela ben Tiger'dan 5 Euro'ya Milano yazılı bir gözlük aldım ve muazzam efenim. Kiko bildiğiniz gibi ünlü ve uygun fiyatlı bir kozmetik markası. Hatta ismi Kiko Milano. E böyle olunca ucuzluk ve indirimler Milano'da çok oluyor bu markada. Cadde boyunca en az 4 mağazası vardı. Aynı şekilde Deborah Milano da bir kozmetik firması ve oldukça kaliteli bu markayı da her yerde bulabilirsiniz.
  Gecesine de 5 gibi çıktık ve yaklaşık 1 saatlik yürüme mesafesinden sonra tren istasyonuna ulaştık. Ardında shuttle busları bulduk 5 Euro'ya havaalanına gittk.
  İstikamet Belçika again!