Herkese merhaba! Dün gün boyu
Brugge' a ulaşmaya çalıştığım için ve ulaşır ulaşmaz da yatıp uyuduğum için bu
yazıyı 2.günümde yazıyorum. Yol maceram resmen bir işkenceye dönüşse de
güzel bir sonucu olduğundan oraları es geçip yazmaya başlıyorum.
Gece 5'te Adana havaalanına vardım ve İstanbul Sabiha Gökçen
uçağımı beklemeye başladım. Ekstra bagaj hakkı yapmama rağmen toplam 40 kiloluk
2 devasa valizim - yine hüsranla sonuçlanarak - fazla geldi ve içinden bir
poşeti yanıma almak zorunda kaldım ki bu poşet bildiğiniz 7 kiloluk bir poşetti
ve POŞETti. Yani gidene kadar bana işkence yapacak , yırtılacak , dökülecek
olan. Her neyse bagaja verdim iki valizimi de ve bekleme salonuna geçtim ki bu
arada bir sırt çantam bir el çantam bir de bilgisayarım var yani yanımda ekstra
bir de poşet herkes bana bakarak yüklerin arasından beni arıyorlardı
bildiğiniz.
Gecikme olmadan uçağım geldi ve indim. Tabi bu sırada en
stresli en sinir olay başlıyor. Sabiha Gökçen'in dış hatlar terminali.
Hayatımda ilk kez gördüm bu terminali gerçekten bir düzenlemeye ihtiyacı var.
Pasaportum yeşil olduğu için ilk önce yeşil ve gri
pasaportluların kontrolü için sıraya girdim. İl Milli Eğitim'den aldığım yurt
dışı çıkış izin belgemi pasaportumla beraber fotokopi çektirip götürdüm
kontrole . Mühürlendikten sonra Harç Pulu denilen ne işe yaradığını gerçekten
bilmedğim bir şey aldım 15 TL'ye. Bu pulu check-,n sırasının sol tarafından
alabiliyorsunuz. T.C Maliye Bakanlığı'na bağlı bir gişeden. Bu arada Sabiha
Gökçen'de Ziraat Bankası'nın ATM'si yok. Bunu da not düşmek isterim. Ben
Garanti Bankası'nın ATM 'sinden komisyonlu olarak çektim Ziraat kartımı
kullanarak.
Daha sonra pasaport kontrol kuyruğuna girdim ki bu sırada
uçağıma sadece 1 saat kalmıştı. Kuyruk bildiğiniz ekmek kuyruğu ve kontrol
noktalarının hepsi açık da değil. Neyse beklerim o önemli değil de yanınızdan
bir sürü insan uçağıma az kaldı diyerek sıra istiyor. Ben seve seve veriyorum
sıramı ama ben aynı şeyi ayıp olur mu diyerek yapmadım ki uçağıma az kalmıştı
ve vaktim de giderek azalıyordu.
Neyse geçtim ve güvenlik kontrolden de geçtim. Ve devasa
bir Duty Free göründü karşımda. Tabi zamanım yoktu bakamadım.
Brüksel'e Charleroi Havalimanı'na indik 3,5 saatlik bir
uçuştan sonra. O kadar küçük bir havalimanıydı ki her yer tek bir yöne bakıyor.
Yani her mağaza yan yana.Ya da turist bilgi alma noktaları hepsi yan yana.
Şansıma birlikte uçtuğum arkadaşımı almaya gelenler vardı Belçika vatandaşları
onların sayesinde Brugge'a geçmem gereken otobüslerin yerini de bilet
alabileceğim gişeyi buldum.
Charleroi'den çıktıktan sonra sağ tarafa dümdüz devam
ettikten sonra sağ köşede hemen bir bilet gişesi var ve bu gişeden Brüksel -
Charleroi - Brugge - Gent nere isterseniz her yere giden otobüslerin
biletlerini alabiliyorsunuz. Hepsinin fiyatını bilmiyorum ama Brüksel 17 Euro
Brugge ise 21 Euro idi.
Neyse ben aldım biletimi daha 1 saat var tabi otobüse
oturdum bekliyorum ama havalimanın interneti çekmiyor ne aileme ne de beni
Brugge tren istasyonunda karşılayscak olan beyefendiye ulaşamıyorum. Ben de
çaresizce otobüsü bekledim ve inince ne yapacağımı düşünüyorum. Geldiğim saati
bilmiyor ve ben de nereye nasıl gideceğimi bilmiyorum resmen çaresizim en son
gideceğim öğrenci evinin adresini taksiciye söylerim öyle giderim diye
düşünüyorum. Bu arada hattım yurtdışına açık ama bir şekilde arama yapamıyorum
anlamadım sebebini.
Otobüsle Brugge tren istasyonuna geldikten sonra ki 2
saatlik bir yolculuktu bu. İlk önce Gent'e sonra Brugge'a uğradık. Ben
valizlerimi bagajdan alıyordum - bu arada BElçika'daki otobüslerde muavin tarzı
bir kişi yok şöförde sizin valizlerinize yardım etmiyor. Siz alıp bagaja
yerleştiriyorsunuz .- ki yanıma biri yaklaştı ben de taksi şöförü sandım hani
olur ya "Taksi lazımdır abi?" bu şekil. Ancak beni almaya gelen yurt
sahibi olduğunu anladım ve resmen deliler gibi sevindim adam bir şaşırdı tabi.
Sonrasında tren istasyonuna 3 dk mesafede olan yurduma gittim.
Her şey şu ana kadar güzel gidiyor umarım böyle devam eder.
Taharet musluğu yok arkadaşlar evet boldan bol peçete var. Hava buz , ulaşım
pahalı. Ulaşım kolay tabi aynı zamanda. Sokakta herkes bisiklet sürüyor ve
gerçekten bisikletliler için apayrı yollar var. Hatta ana yol küçük olsa bile
bisiklet kullananlar için mutlaka kenara yol ayrılmış durumda. Evler çiftlik
gibi hemen hepsinin bahçesinde at , midilli , deve kuşu, eşek görebilirsiniz.
Sokaktaki ağaçların dallarında baykuşlar görebilirsiniz.
Görüşmek üzere..